28 Ağustos 2013 Çarşamba

Çin İşkencesi


Geçenlerde ağaç motoruna ihtiyacım oldu. Ben de ucuz diye Çin malı bir marka aldım. Aldığıma da pişman oldum.

Ucuz etin yahnisi misali, çalıştırma ipi iki gün sonra koptu ve elimde kaldı. Tamir etmek için tam üç saatimi harcadım. Bir saat sonra yine koptu. 

Adamları günde iki dolara çalıştırıyorlar, aynı zamanda da en ucuz malzemeyi kullanıyorlar. Haliyle de malzeme kullananın elinde kalıyor.


Geçen yine işim düştü Çin malına. Telefonun dokunmatik filtresi bozulmuş, yan sanayi filtre taktırdım, bilin bakalım ne kadar süre dayandı? 

Yaklaştınız... Tam 30 gün dayanabildi.

Kaliteden şaşmamak lazım.

Bosch amca söylemiş zaten: "Ucuz mal alacak kadar zengin değilim!"

BEDAVA ENERJİ


Bu görmüş olduğunuz icadı, emekli emniyet amiri Muammer YILDIZ tasarlamış. Başlangıçta sadece 8 sn boyunca 12 voltluk bir enerji veriliyor, daha sonra cihaz, içindeki mıknatıslar ve özel düzenek sayesinde kendi enerjisini kendisi "oluşturarak" dakikada 10.000 devir hıza ulaşıyor ve 230 watt güç üretiyor.

Eğer bu kişiyi kaçırmadıysalar veya bu kişi "intihar etmediyse", dünyayı yerinden oynatacak bir buluş olan bu motor sayesinde dünyanın en zengin insanı olacak gibi görünüyor.

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Batıya Doğru


Şimdiye kadar batıya seyahatlerimde uçağa binmedim, kendi arabamı kullandım. Ne buralara gelirken, ne de buradan giderken içimden Erzurum - Erzincan - Sivas yolunu kullanmak gelmedi.

Bir an önce kendimi denizin, Karadeniz'in kollarına atmalıydım, öyle de yaptım. Cankurtaran Geçidini de aşınca Hopa ve mavi-yeşil sular göz kırpıyor insana.

"İşte denizim!" diyorum, kavşaktan Rize'ye doğru dönerken, ruh halimin bile değiştiğini hissederek.

Samsun'a kadar bana eşlik ediyor, yoldaş oluyor; sonrasında ise İstanbul'a kadar gizlice takip ediyor beni Ilgaz ve Köroğlu Dağlarının ardından.

O benim denizim, Karadeniz.

Palio Weekend 1.6 16 Valve triger kayışı nasıl değiştirilir, sente ayarı nasıl yapılır? Kendim yaptım :


Öncelikle ateşleme bobinini ve buji kablolarını söktüm. Daha sonra hava filtresini ve filtre kabını söktüm. Sonra: 

-kam millerinin sol tarafında bulunan iki koruma kapağını çıkarttım. Sente aparatlarını yerleştirdiğimde sentenin kaçmış olduğunu gördüm!!! tahminim doğruymuş! 

-arabanın sağ ön tarafından bildiğimiz krikoyla kaldırdım. 

-sağ tekeri ve çamurluktaki iki küçük plastik koruma parçasını söktüm. 

-triger kayışı koruma kapağını söküp çıkardım. 

-krank dişlisini elimde imkan olmadığından dolayı sökemedim. 

-eksantrik dişlilerini, onları kam millerine bağlayan vidalardan gevşettim. 

-triger kayışı germe bilyasını gevşettim. 

-triger kayışını sadece üst tarafta eksantrik dişlilerinden söktüm. 

-sente aparatlarını yerlerine tam ve rahatça oturacak şekilde kam millerini eksantrik dişlilerini çevirerek ayarlayıp, aparatları güzelce yerleştirdim. 

-malum, krank dişlisini sökememiştim. ben de 1 nolu bujiyi yani en sağdaki bujiyi söktüm. temiz ve sağlam bir ince çubuk aldım, buji deliğinden soktum. krank milini çevirerek, çubuğun da alçalıp yükselmesini kontrol ederek pistonun en üst noktaya gelmesini sağladım. 

-krank dişlisine kontrol amaçlı boya vurdum. dişli yanlışlıkla dönerse tekrar yerine getirmek için... 


-arabanın önünde durdum. eksantrik dişlileri gevşek olduğu için ileri ve geri bir santim kadar dönme kapasitesine sahiptir. onları kendime doğru çevirip boşluklarını aldım. 

-kayışı dikkatlice ön taraftan başlamak üzere üstten, eksantrik dişlilerini kımıldatmadan, ilk önce kendi tarafımdaki daha sonra arka taraftaki dişli üzerinden dişler tam oturacak şekilde geçirdim. 

-kayışı sonra gerdirme bilyasına taktım. 

-kayışı, o bilyayla biraz gerdirdim kaçmasın diye. 

-triger dişlilerini diş kaçırmamaya dikkat ederek tekrar sıktım. 

-sente aparatlarını çıkardım. 

-krank dişlisini saat yönünde birkaç tur çevirdim kayış otursun diye. 

-gerdirme bilyasını tam olarak sıktım. 

-söktüğüm parçaları aynen yerine taktım. 

Kırdığım Parçalar: Triger kapağının bir vida deliği, başka yok :)) 

Artan Parçalar :)))): bir adet lastik conta ?!.. :) 

Süre: 7 saat 30 dakika :))) Ama şimdi olsa 3 saatte yaparım... 

Son not: Bence denemeyin, hassas ve karıştırılabilecek bir mevzuu...

Nereye Kadar Teknoloji


Teknoloji hepimizin vazgeçilmezi. Doğumdan ölüme kadar her anımızda. Bu yazıyı bile teknoloji sayesinde görüntüleyip okuyorsunuz.


İnsanoğlunun binlerce yıl sonucunda ulaştığı bu bilgi birikiminin yararları hepimizce malum. Teknolojiyi kullandığımız sürece yan etkileri olan bazı zararlarına da maruz kalıyoruz.

Bu zarar ve tehlikelerine en büyük örnekler ise Çernobil nükleer faciası, Fukushima nükleer santralinin sızıntısı, BP Deepwater Horizon petrol sızıntısı sayılabilir.

Bizi yakından ilgilendiren hususlara gelince... Bence en bağımlı olduğumuz ve aynı zamanda en büyük tehlike cep telefonları. Okuduğum son araştırmalarda, yetişkinlerin günde yarım saatten fazla konuşmaları beyin tümörü riskini %50 oranında arttırdığını ortaya koymuş. Vazgeçemeyeceğimize göre, en iyisi en az derecede kullanmak.



Aynı şekilde baz istasyonları, arabaların son derece zehirli eksoz dumanları; evlerimizdeki televizyonların, elektrikli ev aletlerinin yaydığı radyasyon da sağlığımızı önemli derecede etkileyen unsurlar arasında.



Artık iki adım öteye bile arabamız varsa onunla, yoksa da toplu taşıma vasıtalarını kullanarak gitmeyi tercih ediyoruz. Halbuki her gün biraz yürümek, sağlığımız açısından son derece gerekli.


Artık öyle bir yaşam içerisindeyiz ki, alışkanlıklarımızdan vazgeçemeyecek duruma geldik. Kimseden "Amish"ler gibi yaşamasını bekleyemeyiz; ama tekno-hayat ile doğal yaşam arasında bir denge tutturmamız şart gibi görünüyor.

Kedi Dünyası



Kediler çok sevimli ve çok ilginç hayvanlar...

Özgürlüklerine düşkünler, ayrıca minnetsizler. Karnı doyana kadar türlü taklalar, türlü sevimlilikler; karnı doyduktan sonra suratına bile bakmazlar insanın.

Çok da temiz hayvanlar. Yemeklerini yedikten sonra dakikalarca yalandıklarını gördüm. Tuvaletlerini bile ustalıkla yapıyorlar, öyle köpekler gibi ulu orta değil: Önce biri var mı diye etrafı gözetleyip, izlenmediklerinden emin oluncaya kadar bekliyorlar. daha sonra da ön patileriyle toprağın yumuşak tarafından güzel bir çukur açıyorlar. İşlerini bitirdikten sonra da açıkta yer bırakmayacak şekilde toprakla kapatıyorlar çukuru. 

Sokak kedileri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef. Onlar derbeder, karın tokluğuna bir o çöpe dalıyor bir buna... Haliyle üstü başı rezil oluyor. Kim oturup da temizleyecek o kadar tüyü.


Çok da sinsidir kediler, bir köşede dururlar ve çevrede neler olup bittiğini o kadar iyi takip ederler ki, hiçbir şey kaçmaz gözlerinden.

Her şeye rağmen çok sevimli bu kediler...

Bulutların Üzerindeyken...


              Ardahanlılar veya yolu Posof'a, Türkgözü Gümrük Kapısına düşenler iyi bilir Ilgar Dağı'nı. Kars'tan gelenler için Ardahan'a kadar yol güzel; ama Şavşat'tan gelenler için sarhoş edici kadar kıvrımlı ve yokuştur. Ardahan'dan Ilgar'a doğru, eğer tüm dikkatinizi yola vermez iseniz köstebek çukurları arabanızı mahvedebilir.

                 Damal'ı geçtikten sonra o eşsiz güzelliğiyle Ilgar'ın haşmetli duruşu çıkar karşınıza. Virajları döndükten sonra bulutların içinde buluverirsiniz kendinizi. Tam zirvedeki "Rk. 2550 m" tabelasını görünce daha bir ürperirsiniz.

                Aşağı doğru inmeye başladığınızda, kulaklarınızda rakım farkının yol açtığı basınç farkını hissedersiniz. Sakın yol kenarında göreceğiniz Şehitler Çeşmesinden akan, +1 ve +2 derece arasında elinizi donduran suyun tadına bakmadan geçmeyin.

                İran ve Gürcistan arası tır trafiğine de dikkat edilmesi gerekiyor. Keskin virajlarda genişten almak zorunda olan tırlara yol vermeniz, sizin iyiliğinize olur.

                    En son aşağıda, kendinizi Posof'un yeşillikleri arasında süzülürken buluverirsiniz. İlçenin favorisi kurufasulye. Başparmağım kadar iri ve pamuk gibi yumuşacık.